 |
KUŞLAR |
AĞAÇKAKAN
Ağaçkakanlar, yuva yapmak ve yiyecek bulmak için ağaç kabuklarına seri vuruşlar yaparlar. Bazı ağaçkakanlar bir saniyede 15-20 vuruş yapar. Kuşun iki vuruşu arasındaki zaman farkı, bir saniyeden çok daha azdır.
Kuşun gagası her ağaca çarptığında kafası büyük bir sarsıntıya uğrar. Fakat kiraz büyüklüğündeki beyni bu sarsıntılardan etkilenmez. Ağaçkakanın sırrı, boyun kaslarındadır. Vurmaya başlayınca, baş ve gaga tam bir doğru üzerine gelirler. En küçük bir sapma, beyinde yırtılma yapabilir.
Bu denli hızlı bir vuruşun betona kafa atmaktan bir farkı yoktur. Kuşun beyninin hiçbir hasara uğramaması ise ancak olağanüstü bir tasarımla mümkündür. Bu üstün tasarımın sahibi ise alemlerin Rabbi Yüce Allah'tır. Rabbimiz, ağaçkakanları hayret uyandırıcı özelliklere sahip olarak yaratmış ve evrenin her noktasında olduğu gibi bu kuşlarda da kusursuz yaratma sanatının örneklerini göstermiştir.
Kuşların büyük çoğunluğunda kafatası kemikleri birbirine yapışıktır. Gaga ise çenenin hareketiyle açılır.

Oysa ağaçkakanlarda gaga ve kafatası, vuruş sırasında oluşan şoku emen süngerimsi bir madde ile birbirinden ayrılmıştır. Bu esnek madde, otomobil amortisörlerindekinden çok daha iyidir. Bu üstünlüğü, çok kısa aralıklarla oluşan şokları da emebilmesinden ileri gelir. Bu madde her vuruşta oluşan şoku emip bir sonraki şoku karşılayacak duruma gelebilir. Üstelik bunu saniyede 10'u aşan vuruşun yapıldığı şartlarda başarır. Bu madde modern teknolojinin geliştirdiği tüm benzerlerinden üstündür. Ağaçkakanın kafatası ve üst gagasının olağandışı bir yöntemle bağlanmış olması, her vuruşta beyninin bulunduğu bölümün gagadan uzaklaşmasını, böylece şok emici ikinci bir mekanizma oluşmasını sağlar. Tüm bu bilgiler, iman edenlerin imanlarının daha da güçlenmesine, pek çok insanın da iman etmesine aracı olan çok önemli yaratılış delilleridir. Ağaçkakanın yapısındaki mükkemmel tasarım, evrenin ve canlıların kör tesadüflerin eseri olamayacağını bir kez daha gözler önüne sermektedir.
ABATROS KUŞLARININ YUVALARI
 
Albatroslar, yumurtalarının ve yavrularının korunması için son derece özenli yuvalar kurarlar. Dişi albatroslar çiftleşme yerine gelmeden haftalar önce erkek albatroslar gelerek buradaki yuvaları tamir ederler.
|
Yeni doğan küçük yavrulara olan düşkünlük, hemen her cins kuşta görülmektedir. Bunlardan biri de albatros kuşlarıdır. Albatroslar, her zaman kendi doğdukları yerde çiftleşirler. Bu nedenle üreme zamanlarında koloniler halinde toplanırlar. Dişiler gelmeden haftalar önce, erkekler gelip burada daha önceden bulunan yuvaları tamir ederler; bu sayede dişiler ve yavrular için mükemmel bir konfor sağlamış olurlar. Yumurtalara olan düşkünlük ise albatros kuşlarında hayli dikkat çekicidir. Çünkü albatroslar, özenle hazırlanan yuva içerisindeyumurtaların üzerinde hiç kımıldamadan yaklaşık 50 gün boyunca dururlar.
Ancak yavrulara karşı gösterilen özen sadece yumurtaların korunması ve bakımı ile sınırlı kalmaz. Nitekim albatroslar çoğu zaman yalnızca yavrularına yiyecek bulabilmek için gerekirse bir seferde 1,5 kilometredenfazla yol katedebilirler. 1
BAYKUŞLAR
Baykuş, tüm kuşlar içinde en sessiz uçuşu gerçekleştirir. Bu, Allah'ın baykuşa avına sessizce yaklaşabilmesi için verdiği bir üstünlüktür. Baykuş, süzülerek alçaldığında ayakları bir uçağın tekerlekleri gibi aşağıya doğru uzanır ve sessizce avını yakalayıp etkisiz hale getirir. Baykuşun sessizce uçabilmesinin sırrı kanatlarındaki özel tasarımdır.
Baykuşların Sessiz Uçuşu Teknolojiye Model!
Trenin belli bir hıza ulaşana kadar çıkardığı sesin nedeni, tekerleklerin raylar üzerindeki hareketidir. Ancak hızı 200 km/s olduğunda sesin asıl kaynağı, trenin hava içindeki hareketiyle ortaya çıkan aerodinamik gürültüdür.
Aerodinamik gürültünün oluşmasındaki bir numaralı etken ise tepedeki tellerden elektrik almak için kullanılan pantograflar veya akım toplayıcılardır. Normalde kullanılan dikdörtgen şekilli pantograflarla gürültünün azalmayacağını fark eden mühendisler, araştırmalarını hızlı ama sessiz hareket eden canlılar üzerinde yoğunlaştırmışlardır.
Japon araştırmacılar canlılar üzerindeki çalışmaları sonucunda fark etmişlerdir ki tüm kuşlar içinde en sessiz uçuşu baykuş gerçekleştirir.
Baykuş, avını yakalayabilmek için, avının yerini saptar saptamaz, en sessiz şekilde onun üzerine atılmalıdır. Ama kuşların çoğu uçarken bir ses çıkarırlar. Örneğin havada uçan bir kuğunun kanat hışırtısı çok uzaklardan duyulabilir. Birçok büyük kuşun kanatları da uçarken ses çıkarır. Gürültülü kanatlarsa, bir gece avcısı için avının olası bir saldırıyı fark etmesine yol açacağı için açık bir dezavantajdır.
Öyle ki bir baykuş avının üzerine atıldığında, avlanan canlı hiçbir ses algılayamaz. Bir hayalet uçak gibi fark edilmeden uçabilen baykuşun sırrı kanatlarındaki tüylerdedir. Tüylerin kenarında bir testeredeki gibi dizilmiş düzenli dişler bulunur. Baykuş kanat çırptıkça hava bunların arasından süzülerek gürültü engellenmiş olur.
Baykuşun ses sorununu uygun şekilde çözdüğünü fark eden Japon mühendisler baykuşu örnek alan yeni parçalar tasarladılar. Üretilen bu yeni parçanın gövde kısmına baykuş tüyünü taklit eden dişler yerleştirildi. Yapılan denemeler başarılı oldu: Rahatsız edici ses tamamen ortadan kaldırılmıştı.
Baykuşların düşük sesle uçmasının ardındaki sebeplerden bir tanesi, kanatlarındaki kıvrımlardır. Baykuşların kanatlarında diğer kuşlarda bulunmayan pürüzlü tüyler vardır. Bunlar gözle bile görülebilirler. "Aerodinamik ses" ise hava akımında oluşan girdaplardan kaynaklanır. Girdaplar büyüdükçe ses de artar. Baykuşun kanadında çok sayıda pürüzlü çıkıntı olduğundan, büyük girdaplar yerine küçük girdaplar oluşur ve baykuş son derece sessiz bir uçuş gerçekleştirir.
Japon mühendis ve tasarımcılar, bir baykuşu rüzgar tünelinde teste tabi tuttuklarında, bu kuşun kanat yapısındaki mükemmelliği bir kez daha görmüşlerdir. Sonunda trenin üzerindeki gürültüyü, baykuşun sahip olduğu düzensiz tüy prensibine benzeyen kanat şeklinde pantograflar kullanarak etkin biçimde azaltmayı başarmışlardır. Bu sayede Japonların doğadan esinlenerek taklit ettikleri pantograf benzeri sistem, "işini en sessiz olarak yapan" ünvanını almaya hak kazanmıştır.
Baykuşların Soğuktan Koruyan ve Düşmanlarını Caydıran Tüyleri
Gece avının bir diğer zorluğu hava sıcaklığının düşmesidir. Allah baykuşlara bu zorluğa karşı da bir farklı bir özellik vermiştir. Vücut yapılarını incelediğimizde diğer yırtıcı kuşlar içinde en kalın tüylere sahip olanların baykuşlar olduğunu görürüz. Örneğin resimde görülen ve karlı bölgelerde yaşayan bu baykuş türünün özellikle bacaklarının ve ayaklarının üzerinde son derece kalın tüyler vardır. Allah'ın onları donattığı bu özel tasarım sayesinde baykuşlar soğuktan etkili bir şekilde korunmuş olur.
DEVE KUŞLARI
Deve kuşlarının ilginç bir kuluçka sistemleri vardır. Sürü halinde yaşayan deve kuşlarından yarım düzine kadarı, yumurtalarını ortak bir yuvaya bırakır. Hiçbir özelliği olmayan sadece sığ bir çukur olan bu yuvada her biri 1.5 kg. gelen 40 kadar yumurta bulunur. Yumurtaların tümünü koruma görevi tek bir dişi deve kuşuna aittir. Kuluçkaya yatan dişiye bir erkek kuş yardım eder. Ancak dişi kuş sadece 20 kadar yumurtanın üzerinde yatabilir. Bu nedenle fazla yumurtaları yuvanın dışına iter. Yapılan incelemeler sonucunda deve kuşlarının bu itme işlemini rastgele yapmadıkları bulunmuştur. Deve kuşu kendi yumurtalarını kuluçkaya yatacağı yumurtaların arasına alırken, başka dişilere ait olan yumurtaları ise dışarıya atmaktadır. Bu ayrımı deve kuşunun nasıl yaptığını bulabilmek için bilim adamları yumurtalara numaralar vermişlerdir. Yumurtaların yerini değiştirerek, eski ve yeni yumurtalar karıştırılarak yapılan tüm deneylerde sonucun değişmediği görülmüştür. Bilim adamlarının vardıkları sonuç deve kuşlarının yumurtalarını, yüzeylerindeki deliklerin dağılımı sayesinde tanıdıkları olmuştur. Bütün yumurtaların kabuklarında, civcivin nefes almasına imkan veren minik "hava delikleri" vardır. Bu deliklerin kabuk üzerindeki yerleri her yumurtada biraz farklıdır. İşte bu delikler sayesinde deve kuşlarının yumurtalar arasında ayrım yapabildiği düşünülmektedir.
KUYUGLAR

Kuğuların ağırlığı bir başka memeli ile kıyaslandığında oldukça hafiftir. Aynı boyutlarda bir buldog köpeği, kuğudan "4 kat" daha ağırdır. Kuşların hafif olmasının çeşitli sebepleri vardır. İçi boş kemikleri iç kirişlerle desteklenmiştir. Kuyruk yerine kabarık tüyleri vardır ve dişlerle kaplı çene yerine gagaları vardır. Vücutlarının çok önemli bir kısmı havayla doludur. Bu hava birçok kuşta bulunan 9 hava kesesinde saklanır. Bunlar sadece ağırlık azaltma niteliği taşımazlar. Uçuş sırasında kuşlar çok fazla enerji harcarlar ve bu nedenle çok yoğun oksijen kaynağına ihtiyaçları vardır. İşte bu hava keseleri kuşun solunum sisteminde de önemli rol oynar. Bu sayede kuğu, aynı büyüklükteki bir memelinin nefes alışı sırasında aldığı oksijenden çok daha fazla oksijen alır.
Bitkiler için zehirli tohumlarının olması etkili bir korunma yöntemidir. Tropikal Amerika'da yaşayan bir çeşit papağan türü olan Macaw'lar zehirli tohumlar ile beslenme konusunda uzmandırlar.
Bu kuşlar, besleyici değeri yüksek olan bu tohumları yedikten hemen sonra bellli bir bölgedeki kayalıklara doğru uçarlar. Oraya vardıklarında ise burada bulunan bazı killi kaya parçalarını kemirip yutarlar. Bu killi kaya parçaları tohumların içindeki zehiri emer. Böylece kuşlar bu besini mide ağrıları çekmeden sindirebilirler.
Bu hayvan tohumun zehirleyici etkisini teşhis edebilecek kadar tıp bilgisine sahip olabilir mi? Zehiri etkisiz kılacak bir maddenin olduğunu bilerek, bu maddeyi tespit edebilecek kadar
eczacılık ve kimya bilimine vakıf olabilir mi? Şüphesiz hayır!. İnsanların bile uzun süren bir uzmanlık eğitiminden sonra ulaştığı bilgilere, papağanın evrimcilerin ileri sürdüğü tesadüfi yöntemlerle ulaşması da imkansızdır.
Akıla sahip olmayan bir kuşun, uzun kimyasal tahlil ve incelemeler sonucu bunu keşfettiği elbette söylenemez. Bunu ona ancak her şeyi kusursuz olarak yaratan ve her şeyi bilen Allah öğretmiştir.
|
|